Bana sorarsanız, en güzel yeni yıl hediyesi: Kitap! Veee işte benim için bu yılın ‘3 en güzeli’ sahnede!
“Ya tekrar yaşamaya, gerçekten yaşamaya başlayacağız ya da vazgeçip bundan böylesinin sefalet olacağını kabulleneceğiz.”
Çocuk Yasası
Bu sene okuduğum ‘en sevdiğim ve etkilendiğim’ kitapları düşündüğümde, bu üçlüyü seçtim. Aslında bu yıl hayranlıkla okuduğum çok kitap oldu, bu yüzden seçmesi biraz zordu. Fakat ilk aklıma gelen ve içimden geçen bunlar oldu. Üç kitap da ayrı ayrı müthiş hikaye ve hayatlara sürüklüyor bizi. Bir de ortak yönleri var, üçü de çok sevdiğim Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkmış. Okumak isterseniz, kendinize harika bir yeni yıl hediyesi verebilirsiniz bence. Aynı zamanda sevdiklerinize de. Çünkü en güzel yeni yıl hediyesi: kitap!
Şimdiden, gideni hiç mi hiç aratmayacak, karanlıkların üstüne güneş gibi doğacak sağlıklı, ferah ve mutlu bir yıl dilerim!
•••
O halde biraz da kitaplara göz atalım…
Beni Asla Bırakma
İsmine bakıp da aşk romanı sanılabilirsiniz ama alakası yok. Hatta bazı kitapçılarda bilim-kurgu raflarında. Ama bence o da değil!
Japon asıllı İngiliz yazar Kazuo Ishiguro’nun ‘Beni Asla Bırakma’sı heyecanlı, gergin ama aynı zamanda hüzünlü bir insanlık hikayesi. Ishiguro’nun yatılı okul anılarından yola çıktığı hikaye, özetle şöyle:
Varoluş nedenleri organ bağışı
Yatılı okul Hailsham’da önceki yaşamlarını hatırlamayan, dış dünyayla bağlantısı kopuk ve sürekli sanatta yaratıcı olmaya zorlanan çocuk ve gençler yaşar. Buraya kadar belki tamam ama bu çocuklar aslında organ nakli için yaratılan klonlardır. 16 yaşına kadar eğitilir ve bağışa hazırlanırlar. Çünkü onların tek varoluş nedeni, klonu oldukları insanlara zamanı geldiğinde organlarını bağışlamaktır. Ve üçüncü bağıştan sonra artık güçleri kalmaz, görevleri tamamlanır ve ölürler. İşte bu çocuklardan biri de artık 31 yaşında olan Kathy’dir. Kathy’nin anlatacaklarını okuyun bence.
••••
Sokağın Dili Olsa
Bu hayatta okuduğum en etkileyici kitaplardan biri ‘Sokağın Dili Olsa.’ Tam da insanlığın yine, yeniden ve hala ırkçılıkla mücadele etmek zorunda kaldığı bugünlerde yazar ve aktivist James Baldwin’in bu harika kitabını hatırlatmadan edemedim.
Kendisi de siyahi ve eşcinsel bir insan olarak hayatının birçok döneminde zorluklar yaşayan Baldwin, ‘Sokağın Dili Olsa’da 70’lerin başında Harlem’de yaşanan bir aşk hikayesini anlatıyor. Daha doğrusu izin vermedikleri için yaşanamayan…
İki gencin saf mücadelesi
Yaşadıkları ortamın ağır ırkçı tavrı ve karşılaştıkları insanlık dışı muameleyle beraberce savaşan iki gencin en saf haliyle birlikte olabilme mücadelesi var kitapta. Ve tabii bir sürü sessiz çığlık, acı ve okurken hissettiğiniz bulantılar var. Akıcı anlatımı ve derin hissiyatıyla, ‘Sokağın Dili’ne ilk fırsatta kulak verin derim.
Yaşar Kemal ve Baldwin
Bitirirken, James Baldwin’le ilgili bir de not: 1924’te Harlem-ABD’de doğan, 1987’de Fransa’da hayata veda eden yazar, 1960’larda bir dönem de İstanbul’da yaşamış. Boğazıyla, balıkçılarıyla, çarşılarıyla İstanbul’a hayran olan ve burada kendini ‘özgür’ hissettiğini anlatan Baldwin’in Yaşar Kemal’le de arkadaş olduğu söylenir.
••••
Çocuk Yasası
Ian McEwan tek kelimeyle ‘bayıldığım’ bir İngiliz yazar. Betimlemeleri, toplumsal mevzuları müthiş anlatımı ve ‘cinsiyetsiz’ diliyle kitaptan önce kendisi de bir güzellemeyi hak ediyor bence.
İşte ‘Çocuk Yasası’ da buna şahane bir örnek. Son dönemde okuduğum en etkileyici kitaplardan. Yaşama hakkı, vicdan, hukuk, aile, din ve empati üzerinden akan, yer yer kendinizi de sorgulamanıza yol açan müthiş bir hikaye. Özetle şöyle:
Yaşamak mı, inançlar mı?
Londra’da yaşayan hakim Fiona, kendisini genç bir kadın için terk eden kocası yüzünden stresli günler yaşarken, lösemi hastası bir çocuğun davasına atanır. 17 yaşındaki Adam Henry, kan naklini günah olduğu gerekçesiyle reddeder. Dini inançları tedavinin önüne geçiyordur ve bu durumda yakında ölecektir. Hastane ise olaya el atarak, çocuğun tedavi olması için durumu mahkemeye taşır. Peki Hakim Fiona, sizce ne karar verecektir? Yaşama hakkı mı, inançlar mı? Bence mutlaka okuyun; sonu da başlangıcı kadar sarsıcı.